Gök Tanrı'nın Özellikleri (Tengri)

Gök Tanrı'nın Özellikleri (Tengri)


Ülkemizde Türklerin eski dini, genellikle "Gök Tanrı Dini", "Gök Tanrı İnancı" olarak bilinmektedir. Bu terim, gerçekten de çok kez Türkler tarafından Tanrı'ı belirtmek amacıyla tarih boyu kullanılmıştır. (üze kök tengri asra yağız yir kılındukta...) Orhun Kitabeleri.

Dikkat edersiniz ki eski Türkler "tengri" şeklinde telaffuz etmektedir. Bu sözcük, Oğuz Türkçesinde "tanrı" olarak sesletilir. Dilimizdeki "tanrı" sözcüğünün kökeni, Anadolu'da çok yanlış bir şekilde sanıldığı üzere Hristiyanlık ile ilgili değildir, kesinlikle Türkçe bir sözcük olup eski şekli 'tengri' olarak bilinmektedir.

'Tengri' sözcüğünü, Türklerin ilk sözlüğü olan Divan-ı Lügatit Türk'te Kaşgarlı Mahmut şöyle tanımlamıştır:

"tengri: Allah; azze ve celle. Şu atasözünde geçer, toyın tapugsaq, tengri sewinçsiz: Kafirlerin din büyüğü Cenab-ı Hakk'a tapınmak ister ama Allah bu ibadetten hoşnut olmaz. Bu atasözü, birini memnun etmek için bir iş yapan, ancak bunu başaramayan kimseyi anlatmak için kullanılır. Şu dizelerde de kullanılır,

tün kün tapun tengrike boynamagıl
qorqup angar eymenü oynamagıl

Allah'a gece gündüz ibadet et ve bu işten şaşma
O'ndan kork ve korkunda ve çekinmende oyunbaz olma"

Kaşgarlı, Türklerin İslamiyete yeni girdiği dönemlerde bu kitabı yazmış idi. Yani Türkler, "tengri" sözcüğünü İslam dinine geçtikten sonra da "Allah" yerine kullanmışlardı. Hala da günümüzde Türk halkları hangi dine inanırsa inansın, tengri, tanrı, tenger gibi sözlerini saklamıştır.

Divan-ı Lügatit Türk'ten şunu da öğreniyoruz; eski Türkçe'de dindar sözünün karşılığı "tengriken" sözü imiş.

Gök Tanrı'nın Özellikleri

Gök Tanrı ile Allah arasındaki benzerlikler çok kez vurgulanmıştır. Bu konuda Jean Paul Roux şöyle söyler:

Genelde Gök Tanrı, onun niteliklerini almadan çok önce bile Allah'a benzetilmiştir. Gök Tanrı'nın hayattaki uzantısı olan kut, Tanrı'nın lütfu oldu; emri olan yarlık, şefaat ya da af oldu. Paganizmin tanrıları veya şeytanları, cinere ve perilere benzetildi ya da ayinleri bir ermişinkine göre değiştirildi. Aslında bu konuyla ilgili olarak dinler tarihi uzmanlarının iyi bilmediği hiçbir şey kalmamıştır.

Roux', Gök Tanrı'nın İslamiyet'in "Allah"ına dönüşmesinin Türkler için ne denli kolayca gerçekleştiğini bu gerçekçi tespitler ile ortaya koymuştur.

Gök Tanrı; Tu-kiu, Uygur Yazıtları ve Moğolların Gizli Tarihinde, başka bir deyişle arkalarında yazılı metinler bırakan imparatorluklarda çok önemli bir yer tutar. İmparatorluk dönemleriyle ilgili olmayan küçük yazıtlarda adına daha ender olarak rastlanmaktadır. Çeşitli çalışmaların da desteklediği gibi bu gözlemlerden yola çıkarak Tengri'nin her şeyden önce bir imparatorluk tanrısı olduğu sonucu çıkarılabilir.

Hükümdar, O'nun tarafından gönderilen, O'nun temsilcisi, O'nun benzeri veya O'nun gölgesidir.

İmparator kendisine "göksel" veya "ilahi" sıfatlarını yakıştırmayı tercih etmektedir. Tu-kiularda hükümdar b unu şöyle belirtmektedir: "Kutsal Bilge Kağan'ı terk etmeyin"; hatta son hükümdarları da olağan olarak Tengri Kağan olarak adlandırılacaktır.

Bu tarihi bilgilerden edindiğimiz sonuç; Gök Tanrı'nın Türklerin siyasi birliklerinin bir simgesi olduğu gerçeğidir. Türkler ne zaman bir araya gelip büyük bir imparatorluk kursa, bu Gök Tanrı'nın saygı ile daha coşkun şekilde anılmasını ve imparatorun karakterinde vücut bulmasını sağlamıştır.

O Halde Gök Tanrı nedir, ne özelliklere sahiptir sorusuna maddeler halinde şöyle yanıt vermek mümkündür:

1- Gök Tanrı, sonsuz göğün ruhudur. Eşi benzeri yoktur.
2- Gök Tanrı, Türklerin tanrısıdır.  (Türklerin 'tanrı'dan anladığı şeyi ifade eder.)
3- Gök Tanrı, günlük yaşam olayları müdahale etmez, vahiy yollamaz; ancak olağanüstü durumlarda kendisinden yardım beklenir. Örneğin savaşlarda, Gök Tanrı'nın yarlığı (lütfu) ile savaşlar kazanılır.
4- Gök Tanrı, tüm evreni kaplayan, ezeli ve ebedi olan yani güven veren varlıktır. 
5- Gök Tanrı Orhun kitabelerinde şu şekillerde geçmektedir:

Tanrı lütfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlığı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş.
Tanrı buyurduğu için on dört yaşımda Tarduş milleti üzerine şad oturdum.
Biz az idik kötü durumda idik. Tanrı kuvvet verdiği için (Tengri küç birtük için) orda mızrakladım. Dağıttım. Tanrı bahşettiği için (Tengri yarlıkaduk üçün) ben kazandığım için Türk milleti kazanmıştır.
Tanrı buyurduğu için (Tengri yarlıkaduk üçün) otuz üç yaşımda...
Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için (Üze Tengri, asra yir yarlıkaduk üçün) gözle görülmedik, kulakla işitilmedik kadar çok halkımı, ileride gün doğusuna, güneyde gün ortasına, geride gün batısına, kuzeyde de gece ortasına kadar yerleştirdim."

Eski Türklerde, Tanrı'nın kişiyi yüceltmesi, "göğe kaldırma" biçiminde simgelenmiştir. Dede Korkut'un "Güzel Tanrı sen yücelttiğini göğe çıkarıyorsun" şeklinde ifadesiyle aynı anlayış vurgulanmaktadır.

Dede Korkut, Gök Tanrı kötü sözü olanları sevmez der ve Gizli Tarih'te de "Eğer şimdi böylesi kötü düşüncelerimiz varsa, Gök tarafından sevilmeyeceğiz" denmektedir.

Kaynaklar:

Jean Paul Roux - Türklerin ve Moğolların Eski Dini
Günnur Yücekal Arpacı - Gök Tanrı İnancı Hakkında Bilinmeyenler

14 yorum:

  1. Bu yazıyı ve resmi, izniniz olursa, yazmakta olduğum MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum. Saygılarımla ve sevgilerimle. Dr. Nusret Alperen
    nusretalperen1944@gmail.com

    YanıtlaSil
  2. Türklerin din anlayışı ve Türk Töresi Hz.Nuh (as) ile başlar. Ondan öğrendiklerini Türkler uzunca bir zaman bozulmadan kullanmışlardır. Ancak zamanla Avrupa'ya ve Arap topraklarına ilerleyen toplumlar Hz.Nuh'un (as) öğretilerini unutarak delalete sapmışlardır. Hz.Nuh (as) zamanında veli olan zatlar bulunmaktaydı. Şeytanın önce bu velilerin resimlerini yapıp ibadethanelere asmalarını vesvese verdiği, daha ilerleyen zamanlarda da heykellerini yapmalarını söylediği anlatılır. Put denilen şey ise Hz.Nuh (as) zamanındaki velilerin isimlerini almış heykellerdir. Asya Türkistan'ına göçen Türklerde de zamanla Hz.Nuh (as) öğretilerinde gevşemeler yaşandı. Aslında buradaki yazıdaki konuları İslami açıdan ele alırsanız içerik olarak bir fark olmadığını, farkın anlatım biçimi ve zihniyetten kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Tanrı anlayışı aslında Türkler Hz.Nuh (as) zamanından beri değişmedi. Bir takım boylarda yorum farklılıkları ve zihniyet çarpışmaları meydana geldi. İslamiyet öncesi yazılmış "Oğuzname" isimli kitapları incelerseniz Kur'an'daki Zülkarneyn için anlatılan özelliklerle ve hikayelerle bire bir aynı olduğunu görürsünüz. Günümüzde Oğuz Kağan'ın Zülkarneyn olduğuna dair şüphe kalmamıştır. Zülkarneyn kelimesi "çift boynuzlu" demektir. Oğuz Kağan'ın kalpağının üzerinde küçük çift boynuz ve ortasında güneş sembol yer alır. Türkmenistan paralarında Oğuz Kağan resmi kullanılmaktadır. Elinde asası ile tam bir peygamber edasındadır. Zülkarneyn, Kur'an'da adı geçen ulu kişilerden birisidir, ancak nebi olup olmadığı belli değildir. Ona Allah katından bir bayrak gönderilmiştir. O bayrağın bir tarafı ak, diğer tarafı karadır. Savaşlarda hep o bayrağı yanına alırdı. Bayrağın kara tarafını düşmana doğru tuttuğunda etraf gece gibi olurdu ve Türkler düşmanlarını öldürürlerdi. Bayrağın ak tarafını çevirdiğinde ise gece vakti bile olsa etraf ışıl ışıl olurdu. Zülkarneyn yine Türk boylarından olan Zecüc ve Mecüc'ü Kırgızistan'da bulunan dağın içine hapsetmiştir. Bu dağın yeri günümüzde bulunmuştur. Oğuz Kağan hakkında; bir kızını Hz.İbrahim'e (as) eş olarak verdiğine dair rivayetler vardır. Türkler İslamiyet'ten önce bile Arapların içinde yaşıyorlardı. Arabistan'dan bulunan Süreyç Aşireti Kayı Boyu'ndan Türkmen soyudur. İslamiyet öncesi ve sonrası Kabe'nin korunması ve bakımı onlarda idi. Hz.Muhammed'in (ASM) eşlerinden birisi Süreyç Aşireti'nden bir Türk kadınıdır. Kayı Boyu Türkmenleri Arabistan'da demircilik ile uğraşırlardı. Ev eşyalarında, silahlarda ve çeşitli demirden araç-gerek üzerinde Kayı tamgası görülmektedir. Hz.Osman'ın (ra) kılıcının üzerinde de Kayı tamgası bulunur. O kılıcı, zamanında adı yine "Osman" olan Süreyç Aşireti reisi Hz.Osman'a (as) vermiştir. Hz.Osman (as) vefat edince kılıcı Süreyç lideri tekrar alarak tarikat silsilesi yolu ile Şeyh Edebalı'ya ulaştırmış, Şeyh Edebalı da kılıcı damadı Orkun'a verip adını "Osman" koymuştur. Kendisi Osman Bey Gazi olarak anılmaya başlamıştır. Gök Tanrı olarak ifade edilen kavram ve Tengiricilik dini incelendiği zaman pekçok yönden İslamiyet ile paralel olduğu görülür. Ancak yorumlamalar yapılıp zaman içerisinde ifadeler değiştirilmiştir. Bunda eski kaynakların okunması esnasındaki yanlışları da katmak gerekir. Bir de Gök Tanrı inanışı ile ilgili bilgileri tarihçilerimiz Çin ve Rus kaynaklarından öğrendiler. Rus ve Çin tarih bilgileri Türklere karşı türlü önyargılarla ve saptırmalarla doludur. Şuna benzer; Haçlı Savaşları sırasında Tapınakçılar Kudüs'e girdikleri zaman nehir kenarında dişlerini misvak ile temizleyen Müslüman askerleri gören Hıristiyanlar "Müslümanlar dişlerini bileğliyor" diyerek tarihe kayıt düşmüşlerdir. Sonradan bu sözler milletimiz içinde de kullanılan tabirlere dönüşmüştür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu nerenin kubarı moruk

      Sil
    2. Bu nerenin kubarı moruk

      Sil
    3. Bu nerenin kubarı moruk

      Sil
    4. vermiş oldugunuz bu bilgiler için çok teşekkür ederim.

      Sil
    5. Bu yazdıklarının tarihi bir hakikatı yok biliyorsundur umarım. Çünkü din bilim değildir.

      Sil
    6. Yanlız bu nasıl kafa nasıl bi kafa ya bizede söyle olm bu kafayı yaşamak isteyenler vadide belki ne cekiyosun sen

      Sil
    7. çok üfleme dumanı usta
      sonra sapıtıyorsun böyle

      Sil
    8. "Yazıda diyorki Türk'ler islamiyetten öncede arapların içersinde yaşıyordu"
      Külliyen YALAN
      arap kültürünü islamiyet zannedenlerin uydurmasıdır.

      Sil
  3. Madem Turklerde de bu inanis var imis eskiden ozaman diyebilirmiyiz Turkler le Bulgarlar Ruslar ayni irktan geliyo cunki ben Bulgaristan dogumluyum ve slav ortodoks tarihini de bildigim icin dusuncem oyle inanislari ayniymis ornegin Turkler asyadan gelme Bulgarlar da oyle (turkce gok tanri tengri ) bulgarca tangra anlami ayni baska bir ornek eskiden hun turkleri var imis bulgarlarda da kuni diye geciyo anlammi yine ayni son bir ornek daha boy simgeleri onlarda ayni kayi boyu simgesi avsar , yaparli vs bunlar bile aayni ve bir suru ornegi daha var yazmaya kalksam satler surer ta ki m.o 865 yilina kadar ozman bulgarlar hristiyanli kabul ediyorlar neyse uzun lafin kisasi demek istedigim bir suru benzer noktalarimiz var tek farkimiz dinimiz artik ,....( ama tabi simdi de gidim bi bulgara sen turksun diyemezdin yada bir turke sen bulgarsin doverler adami :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne Türkler Bulgar ne de Bulgarlar Türk. Hunlar ortak atamız.

      Sil
  4. Divanı lügatül Türk te Allah celle cücü gibi Saçmalık ARAP İNANIŞI SEMBOLLERİ olduğunu düşünmüyorum :D:D:D cCc Bozkurtlar Ulusun TANRI TÜRKÜ KORUSUN cCc

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mal Mısın Divanı Lügatüt Türk Denmıyor Ona Divan Lugatit Türk Diye Yazılıyor Ayrıca Divanı Lugatit Türk, Türklerin İslamiyete Girmesinden Sonra Ortaya Çıkmıştır. Hem Orada Celle Cücü Değil, Azze Celle Yazmaktadır. Kelimenin Kökeni Göktürkçeye Dayanmaktadır. Az Bilgili Ol! Cahil Kalma Yada Bin Dinle Bir Konuş Cahilsende Konuşma

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.