Türkiye'de Tengricilik

Türkiye'de Tengricilik


Ülkemizde "Dini Hayat Araştırması" kapsamında, Diyanet İşleri Başkanlığı çeşitli din anketleri kullanarak veri toplamaktadır. Buna göre 2013-2014 yılında yapılan araştırmaya göre, Türkiye'nin %99.2'si Müslümandır

Buna göre yalnız Tengriciler veyahut Ateistler değil; Hristiyanlar, Museviler, Budistler, Zerdüştler vb. birçok inanca mensup insanlar Türkiye'nin yalnızca %0.8'ini oluşturuyor.

Bu rakamları gerçekçi bulmak mümkün değildir. Özellikle araştırmayı yapan resmi kuruluşun 'Diyanet İşleri' olduğunu göz önünde bulundurursak, elde edilen verilerin güvenilirliğini sorgulamamız gerekir. Fakat yine de ülkemizin önemli büyük çoğunluğu İslam dinine mensuptur diyebiliriz. 

Gök Tanrı İnancı'nın okullarda veya Din Kültürü derslerinde hiçbir zaman hakkıyla anlatılmadığını; hatta İslam ile benzer olduğu için Türklerin kolayca Müslüman olduğunu öğrettiklerini biliyoruz. Bu yüzden Türkiye'de Tengricilik'in önümüzdeki yıllarda yaygınlık kazanması ya da cemaatleşmesi zor gözükmektedir. Bu zorluğun temel sebeplerinden birisi de şüphesiz Tengricilik'in tebliğ etme görev bilincine sahip olmamasıdır.

Hristiyanlık ve Müslümanlık şüphe yok ki bugünkü güçlerini tebliğ yani misyonerliğe borçludurlar. Özellikle fethedilen bölgelerde, insanları kolayca yönetmek için bölge halkı dinlerini terk etmeye zorlanmıştır. Bu zorlamalar kanlı, işkenceli olabileceği gibi; tatlı dil ile, parasal maddi yardımlarla, yozlaştırma yoluyla ya da ağır vergiler ile de yapılmıştır. Türkler tarih boyunca bu yöntemlerin tamamına maruz kalmıştır ve sonunda Hakanlarının din değiştirmesi ile, halk da din değiştirmiştir. (siyasi nedenlerle Müslüman olduk)

Türklerin nasıl Müslüman olduğu konusu daha detaylı incelenmesi gereken bir konu olduğundan burada daha uzun anlatmayacağız; fakat bugünün Türkiye'si Tengri inancına ne kadar uygun?

Türkçülüğün Yükselişi ve Tengricilik

Son yıllarda özellikle Atsız gibi Türkçü düşünürlerin makalelerine, sözlerine ve kitaplarına ulaşmak nispeten kolaylaşmıştır. İnternet ortamında Türkçülüğün önemli bir paya sahip olduğunu gözlemlemekteyiz. Özellikle gençlerde heyecanla kendini gösteren Türkçülük ideolojisi, kişilerin İslam'a bakış açısını da şekillendirmektedir.

Türkçü beyinler, eğer din konusunda düşünmeye meraklıysa ilk önceleri İslamiyet'i reform etmeyi düşünürler. Türkçe ibadet edilmesini, Türkçe ezan okunmasını ve İslam'ın Türk kültürüne uyarlanmasını isterler. Fakat bu isteklerinin İslamiyet'te yeri olmadığını görüp fark eden Türkçüler, İslamiyet'i sorgulamaya başlar ve bu süreçte kendisine etki eden fikirler sonucu dini bir seçim yapabilir.

Bu süreçte, 'Biz İslam'dan önce neye inanıyorduk?' sorusunu gündeme getiren Türkçü, Tengricilik'i araştırmaya başlar. İşte günümüz Türkiye Tengricilerinin neredeyse tamamı Türkçülük neticesinde Gök Tanrı, Tengri inancı ile tanışmıştır. Buna rağmen, Türkçüler arasında en gözde inancın Tengricilik olduğunu söylememiz zordur. Türkiye'de yükselişte olan inançsızlık Türkçüler'de de görülmektedir. (Ateizm). Bunun yanı sıra İslam'ı kendince yorumlayan ve din ile fazla meşgul olmayan Türkçüler de vardır.

Türkiye'de Türkçülük ile Tengricilik'in gelişiminin paralel olduğunu görüyoruz. Ancak Tengri inancı, hiçbir ideolojinin tekelinde olmaması gereken bir yaşam felsefesidir. Türkçü hırslara kılıf olarak Tengri inancı kullanılmamalıdır. Bu yalnızca yozlaşma getirir. Nitekim Tengricilik, Türkçülüğün taçlanmasına sebep olacaksa da ırkçılığın dayanağı değildir. Bu yüzden sap ile samanı iyi ayırmalı, elmaları elma sepetine; armutları armut sepetine koymalıyız.

İnançsızlığın Yükselişi ve Tengricilik

Bütün kutsalların anlamını yitirdiği bu bilişim çağında, büyük sandığımız dinler de yeterince güvende gözükmemektedir. Bilgiye ulaşmanın bu denli kolaylaşması, merak edilen sorulara bulunan yanıtları da çeşitlendirmiştir. Her ne kadar özellikle Nurcu ve İsmail Ağacı gruplar interneti etkin bir şekilde kullanıp gençleri hedef alarak yayınlar yapsa da, gençlerde inançsızlığın yükselişine şahit olmaktayız.

İnançsızlık, Türkiye gibi yakın geçmişe kadar kapalı bir ülkede oldukça yadırganacak şeydir ve bu yüzden kişi, İslamiyet'i terk etse bile bunu etrafındakilere açıklamayabilir. Veya diyanetin anketine 'Müslümanım' diyebilir.

İslamiyet'i sorgulayan kişiler, internette ve kitaplarda edindikleri bilgiler neticesinde dinden çıkabilmektedirler. Özellikle Kur'anın Türkçeye çevrilmesi ve halkın Türkçe Kur'ana bu kadar kolay ulaşması beraberinde birçok konuyu getirmiştir. Kur'anı okuyup anlayanların kafasında birçok soru işaretleri belirmektedir ve bu soru işaretleri giderecek yanıtlar aramaya koyulmaktadırlar.

Bu sorgulamalar, eğer yurttaşımız yeterince cesursa onu inançsızlığa götürmektedir. İslamiyet'i bırakmak gerçekten de Türk insanı için oldukça zor ve sancılı bir süreçtir. İran'da ve hatta Arap ülkelerinde bile ateist bir güruhun varlığı net bir şekilde bilinse de İslam ile özdeşleştirilen Türkler (Türkiye Türkleri); dinden ayrılmayı adeta sevdiğinden ayrılmak olarak görüyor. Dinde fark ettiği çelişkileri ve mantıksızlıkları bile görmezden gelerek hayatına devam edebiliyor.

Buna rağmen ülkemizde son on beş yılda inançsız nüfusun arttığına şahit olmaktayız. Özellikle gençler arasında İslamiyet eskisi kadar etkili gözükmemektedir. Ne kadar İmam Hatipler ve Kur'an Kursları ile bu gerçekle mücadele edilmeye çalışılsa da bu böyledir. 

İslam'ı bıraktık; peki şimdi ne olacak? Neye inanacağım? diyen insanımız araştırmaya yönelmektedir. Önemli bir kısmı Deist, Ateist olurken; bir kısmı Hristiyan, Agnostik, Budist, Paganist ve nihayet Tengrici de olabilmektedir.

Nasıl Tengrici olunur? Türkiye'de anne babanız sebebiyle Tengrici olamayacağınız aşikar. Bu yüzden Türkiye'de Tengri inancını besleyen iki insan kaynağı vardır: Türkçüler ve dini sorgulayanlar.

Bu bağlamda, aslında dini sorgulamalar yaparak Tengri inancına ulaşan kardeşlerimiz daha değerli gözükmektedir. Çünkü Tengri inancını, İslam düşmanlığı ya da ırkçılık sebebiyle değil; inancın özündeki öğretileri kendisine uygun bulduğu için bu yolu seçmiş demektir.

Tengricilik Türk Toplumuna Ne Vaat Ediyor?

Biz Tengrici Türkiye ekibi olarak; insanların İslamiyet'ten çıkışını sağlamakla uğraşmıyoruz. Bu onların kendilerinin halletmesi gereken bir meseledir. Biz, yalnızca Tengri inancını işlemekle meşgulüz. Fakat söz konusu Türkiye olunca, insanlar Tengricilik'i neden tercih edelim ki? diyebiliyorlar. Ve konu buraya gelince, İslamiyet'e değinmeden olmuyor:

1- İslam'ın Dezavantajları ve Toplumun Bugünü

İslam ve diğer dinler insanımızı yönlendirmekte harika bir araç konumundadır. Türkler, yalnız din uğruna kendi zararlarına olan akımlara kapılmakta, dindaş gözüken diğer ulusların güdümüne girmektedir. (İran hayranlığı, Vahhabilik, Selefilik vb.)

Kimlik tanımımızı zorlaştırıyor. Hepimiz bir çeşit Türk-İslam kültürünün ve anlayışının varlığına inanırız. Genellikle Yesevi yolu olarak adlandırılan bu Türk'e has İslam anlayışı gerçekte bir yanılsamadır. Toplumun bugünkü halinden de görüp anladığımız üzere, bahsettiğimiz hoşgörülü Türk-İslam anlayışı; aslında göçebe Türklerin din hakkında fazla bilgi sahibi olmaması nedeniyle var olan bir durumdu. Günümüzde yaygınlığı artan Kur'an Kursları ve din eğitimi sayesinde o bahsedilen saf Türk-İslam yorumu çoktan yerle bir olmuştur. İmam Hatiplerde okuyan Yörükler bile, mezun olduktan sonra bambaşka dünya görüşleriyle karşımıza çıkmıştır.

Anlayacağınız İslam dininde olduğumuz müddetçe 'kendimiz' olarak var olmamız sürekli tehdit altındadır.

İslam dogmatik bir dindir ve günümüz yeniliklerine ve gelişime yeterince açık değil. Bilgi çağında yaşıyoruz ve bizim ihtiyacımız olan en önemli silah bilgidir. 

Din, savaş ve nefret aracı konumuna gelmiştir. Toplumda yükselen radikal İslam adeta terör estirmektedir. Karşılıklı sevgi ve hoşgörü ortamı zedelenmektedir.

2- Tengricilik Ne Vaat Ediyor?

a) Sağlıklı bir 'ben' ve 'kültür' olgusunu oturtmayı,
b) Derin köklerimiz olduğunun bilincine vararak yaşama motive olmayı, milletçe özgüvenimizi arttırmayı,
c) Bilimin yükselişine ayak uydurmayı ve doğa bilimlerine hak ettiği yeri vermeyi,
ç) Korku ve itaat atmosferi yerine sorumluluk duygusunu geliştirmeyi,
d) Güçlü bir hukuk ve yargı sistemi oluşturmayı (töre anlayışı),
e) Sanatın gelişimi ve yükselişini sağlamayı; Tengricilik vaat etmektedir.

Tengricilik'in Türkiye'de varoluş mücadelesinin nihai hedefi; güçlenmiş bir Türk toplumu oluşturmaktır. Akrabalarımız olan Japonların ve Korelilerin yükselişini bu çağda görmekteyiz. Bizlerin de onlar gibi yükselmesi için, yukarıda bahsettiğimiz ülküye sahip olmamız gerekmektedir. İslam toplumlarına has geri kalmışlığımızdan kurtulmamız için, harekete geçmeliyiz.










6 yorum:

  1. Size çok teşekkür ederim yazılarınızı beğeniyorum ve böyle blogların artması gerektiğini düşünüyorum çünki insanlar Tengricilik sayesinde aydınlanacak dinin prangalarından kurtulacak ve türk toplumu aydın bir toplum olacak bu hususlar doğrultusunda size destek çıkmaktayım

    YanıtlaSil
  2. Anlattıklarınızda çoğu insan kendisinin geçtiği yolları bulacaktır. Müslüman ailede büyüyen bir insanın inancını bırakıp bunu topluma deil ailesine bile açıklaması mümkün olmayabiliyor. Bu yüzden anketlerin guvenilir olmadığını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. son zamanlarda islamiyeti sorgulamaya başladım özellikle kadınlar üzerindeki baskı bu sebeple doğru olanın ne olduğunu araştırmaya çalıştım ateizim inançsızlık bi boşluk oluşturuyor tengrizim benim düşüncelerime çok yakın fakat internet üzerinden çok fazla bi bilgi edinemedim çocuklarımın bana sorduğu islamiyetin neden kadınları bir eşya gibi gördüğü sorularına cevap veremiyorum ne yapmam gerekir yazılarınızı beğenerek okudum teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. arkadaşlar daha 14 yaşındayım bu güzel tengricilik dinimi yaşıyamuyorum çünkü
    ben aileme desem ki ben tengriciyim beni öldürürler sizce ne yapmam lazım

    YanıtlaSil
  6. Bildiğiniz gibi İstanbulun avrupa yakasında Beykozda Yuşa türbesi var. O Yuşa türbesi israiloğullarının en büyük yalanı. Çünkü hz. Yuşa adında denilen peygamber hiç olmamiş. Bu Yahudilerin yalan mezarı Sumer Türklerin gerçeklerini yok etmek için Kanuni sultan Suleyman döneminde 1755 yalan rüyalara göre yapılmış, yani ben bu dünyaya daha gelmeden önce beni öldürmüşler.

    Yaklaşık 3600 yıl bundan önce Yahudiler Sumer Türklerin Kutsal Sandığını çaldılar. O kutsal sandığın içinde çok önemli olan tabletler var idi, gelecek olan kurtarıcının iki adı olacak diye, Yaşa ve Yaşar el. Yahudiler bana Yaşua demişler Araplar Yuşa demişler. Ama gerçekte o kurtarıcı benim Sumer Türklerin torunu.

    Ben Gök Tengriden gelen Dünya Büyük Elçisi, bütün dünyadaki insanların manevi atası olarak o yalan türbe hakkında dava açacam. Benim iki adım var, Rus pasaportuma göre Yaşa, Türk kimliğime göre Yaşar.

    O yerin adı artık Yaşa tepesi olacak, orada Gök Tengri Tapınağı yapılacak, bütün dünyadaki insanlar için, genişliği 1800m2, yüksekliği 108 metre.

    Ben Yahudi değilim, ben öz be öz Türküm ve ben daha ölmemişim.

    Benim elimde çok sayıda delil var, bana itiraz edenler bana delil göstersinler ve ıspatlasınlar orada Yuşa adında denilen bir yahudinin mezarı olduğunu.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.