Tengricilik'in İlkeleri



TENGRİCİLİK

İnsan, Tanrı'nın evladıdır. Çünkü onu, O yaratmıştır.

Ak Cang (Tengricilik), "Ak olmak hayatın başlangıcıdır; bu Ak süttür, Ak alemdir ve her şey Ak'tan başlar. Ak'tan başlayıp Ak'a dönülecektir.

Tengricilik için "doğa dini" denmektedir, denebilir. Ama doğa evrenin küçük bir parçasıdır. Oysa Ak Cang / Tengricilik, evrenin dinidir. Kaybetmeye başladığımız ekolojik düzen bu evrenin sadece bir parçasıdır.

Eşitler arasında eşitlik ilkesi; Tengricilik'e inanan insan modeli: Hür, eşit, muktedir, Tanrı'nın bile kulu olmayan, Tanrı'nın, Toprak Ana'nın oğlu/kızı, onların kulu değil göz bebeği, bütün yaratılıştan kendini sorumlu hisseden, bütün yaratılanların kendi gibi Gök Tanrı'dan olduğunu bildiği için onlarla kendini eşit gören, onları seven, sayan, hiçbir ulus ve dinden kendini aşağı görmeyen, rüzgara, güneşe, yıldırıma, Gök'e, Toprak'a denk bir kişilik.

Ağaç dikmek ibadetimizdir.

Doğayı korumak, canlıları sevmek ve yaşatmak, çevreyi kirletmemek, suları kirletmemek, hayvanlara eziyet etmemek, ibadetimizdir.

Tengricilerin tek kutsal kitabı vardır, o da hayatın ta kendisidir. Yaşadıkça içi doldurulur, zamanla ortaya çıkan yeni kavramları, değerleri, uyum ve uyumsuzlukları, tezatları bir arada içerir.

Evrenle sınırlı olan doğada; insan aleminde var olan "güzel ve çirkin", "doğru ve yanlış", "iyi ve kötü", "inana ve inanmayan", "sevap ve günah", "cennet ve cehennem" gibi kavramlar geçerli değildir, bunları doğanın ritmi belirler.

Çünkü doğa insan gönüllü değildir, karıncayla sultana aynı şekilde davranır, rahmetini iyiden de kötüden de esirgemez, iyinin bahçesine de yağmur yağdırır, kötünün bahçesine de.

Tengricilerin tapınağı yoktur, bizler için tapınak doğadır. Doğanın sınırı, evrenin sınırsızığıyla sınırlıdır ve buna göre insan her zaman tapınağın içindedir.

TENGRİCİ ÖĞRETİLER


Tengricilik, temelde yukarıdaki bu üç öğretiye dayanır. Tengri inancı; Deizm ile benzerlik gösterdiği gibi Yer-Su inancı göz önüne alındığında Panteizm ve Animizmin izlerini taşır.
Atalar Kültü ise, Totemizm olarak geçer.

Görmüş olduğunuz üzere Tengricilik, özde birçok fikri tutarlı bir şekilde kendi potasında eritmiştir.

Çokluğun arkasındaki teklik olarak bilinen ve sonsuz sıfatı ile anılan Tengri; doğanın üzerinde değil, doğa ile birlikte düşünülür. Yani Tengri; sonsuzdur ve enerji olarak doğadaki varlıklarda bulunan bir güçtür. 

Tengri gücünün aracısı olan ise Yer-Su yani doğa ruhlarıdır. Doğanın ruhlarına saygı duymak, Tengri'ye ve kendimize saygı duymak anlamına gelir. Doğaya yaptığımızın bedelini ya yaşamımızda öderiz ya da evlatlarımıza günahlarımızı miras olarak bırakırız. Ancak bilinen şey şu ki; dağlar, ağaçlar, sular, hayvanlar: bütün bu varlıklar birer ruh iyesidir. Yani ruh taşırlar.

Ayağınızla vurduğunuz bir taşın dahi ruhu vardır. Ancak ruh deyince bizlerin aklına, insan tipli karakter gelir. Ruh bu demek değildir. Taşın ruhu, kendince bir ruhtur ve bilimsel olarak ifade edecek olursak bir enerjidir. Nitekim o taşlar, zamanla toprağa dönüşen ve canlılığa beşik olan varlıklardır.

Tengri: her şeyin beşiği, doğa; canlılığın beşiği iken, atalarımız bizim beşiğimizdir.

Tengricilik, bu üç varlık odağımıza teşekkür etmek, saygılarımızı sunmak ve doğa ile dengemizi sağlamak gayesini güder. 

Varlığımızı borçlu olduğumuz her şeye karşı sorumluluğumuzun olduğunu bize hatırlatır Tengricilik. Doğadan aldığımız bir şeyin yerine, doğaya bir şey hediye etmemiz gerektiğini öğütler.

Yeşil yaş ağaç dalının ateşe atılmasını bile yasaklar. Öyle ki durgun suya ayak sokmak, suyu kirletmek olarak düşünülür. Modern çağda, yığdığımız çöplüklerin Altay dağını bile aştığı gerçeğini düşünecek olursak Tengrici ilkeler, biz insanların kendi özlerini hatırlaması ve doğaya verdiği zararları telafi etmesi yolunda bize yol gösterici ışık olacaktır.


9 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. ??? bunu bir binanın etrafında dolaşıp (tavaf edip) sonra bir taşa sürtünüp öpüp (hacer ül esvet) ve taş ile başka bir taşı taşladığını (şeytan taşlama) yapan biri söylemesi çok ilginç, devşirildiğiniz dini incelediniz mi hiç?

      Sil
    2. onu incelemiş ki gelmiş buraları inceliyor çaktırma :D

      Sil
    3. Geleneksel Şamanizm ile tengriciliği karıştıran kulaktan dolma bilgilere inanan sözde müslümansınız bu ülke sizden ne çekti be

      Sil
    4. Ağzınıza sakız ettiniz bu ülke sizden ne çekti lafını, bildiğiniz bir şey yok biat kültürünün en ileri örneği nesilsiniz. Beyninizi kim daha iyi yıkarsa onun sözünü peygamber sözü sanıyorsunuz. Okuyan araştıran insanları görünce de kibrinizden kuduruyorsunuz. Siz de okuyun paşam, siz de kullanın o kafatasınızın içindekini. Bu ülke bu millet sizin gibilerden çektiği kadar kimseden çekmedi.

      Sil
  2. Namaz zaten islam oncesinde putlarin onunde egilip diz cokmek suretiyle yapilan bir ritueldi, islam'a da gecti, yani dediginiz gibi bok atarken kendine de bakmak lazim da Turkiye'nin hali, hepimiz biliyoruz

    YanıtlaSil
  3. Put perestlerin dini mekanı kabeydi.Onlarda ona eğiliyordu,müslümanlarda oba eğiliyor.Hac adıylada din ticareti yapılıyor.İslam adı altında yok olan TÜRKLÜĞÜME üzülüyorum.İslam dinini seçtikten sonra Türkler gerilemiştir.Adlarınızı değiştirdiniz,kıyafetlerinizi değiştirdiniz,içinizdeki Türk Ruhunu kaybettiniz.Aptal arap ülkeleri gibi oldunuz.

    YanıtlaSil
  4. Kimse kimsenin inancına sevmemeli. Bu erdemli olandır. Erdem kuralları hangi inanç olursa olsun hepsinde aynıdır. Ne teñrici islama sövebilir ne islamcı teñriciye. Ne yazık ki Hristiyanlığı yasamayandan Hristiyanlık, İslamı yaşamayandan İslam, Museviliği yaşamayandan yahdilik, Teñricilik yaşamayandan Teñricilik öğreniyor bu toplum. Bu sitenin sahipleri de lütfen bu duruma engel olsunlar. İnancı ne olursa olsun eğer kişi inancını yaşıyorsa erdemli olur. Yaşamıyorsa onun inandığını kim söyleyebilir? Hiç kimse söyleyemez. O sadece kendini kandırır. Propagandaya düşmeyelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sövmemeli diyecektim yanlış yazmışım.

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.