İnsansı Tanrıların Son Çırpınışları
İNSANSI TANRILARIN SON
ÇIRPINIŞLARI
Bizlerin Tengri deyip ad koyduğu
büyük güç, yaratıcı olmaktan çok “devam ettirici” enerji olarak kabul edilir.
Ulu Yılga yoluna göre, varlığın hep var olduğu fikrinden hareketle, Tengri’nin
maddeyi yokluktan yaratmadığı, bizzat madde ile birlikte olduğu ve sürekli
değişim ile gelişimin ilerletici gücü olduğuna inanılır.
Eski yazıtlardan da kesin bir
şekilde bildiğimiz, Tengri’nin “sonsuz” olduğudur. Varlık, yok olmayacağı gibi,
sürekli biçim değiştirecektir. Tengri de bu değişimin enerji kaynağıdır.
Neden bu şekilde bir giriş yaptık?
Şüphesiz ki semavi dinlerin gölgesinde yetişen ulusumuzun evlatları için bu tip
bir Tengri tasviri, kabul etmesi oldukça zor olacaktır. Ne kadar çok bu
tasvirle karşılaşırsanız sizin ruhsal dünyanız için daha iyi olacak; çünkü “insan
karakterli tanrılar ölürken, Tengri yeniden hatırlanıyor…”
1- Dinler
insanlar, kültürler tarafından meydana gelmiştir. O insanların atalarının
kültürü ve mitolojisi etrafında gelişir.
2- Dinler
bölgeseldir. Evrensel olma iddiaları olabilir, ancak coğrafya meselesidir.
Kuranda kutuplar veya kar yağışı hakkında bilgi bulamayacağınız gibi, Hristiyan
bir ülkede doğup da Tengrici olmanız (son yüzyıl iletişim çağı harici) pek de
kolay değildir.
3- Her dinin
insanlık için faydalı öğretileri olabilir. Bu öğretilere eşlik eden kötü
öğretiler her zaman göz ardı edilme şansına sahiptir. Çünkü doğrulara yalanlar
da eşlik edince, insanların söylenen yalanları da doğru gibi algılaması mümkün
olur. Unutmayın, eğer bir yalan söylüyorsanız, yalanınıza gerçek hikâyeleri ve yaşantıları
da serpiştirin. Böylelikle, yalanınızın etkisi ve inanılırlığı çok büyük oranda
artacaktır! Bunu deneyebilirsiniz…
4- Bir
kişiye “inanmak” öz benliğini satmaktır. Özellikle semavi dinler, kişinin
benliğini satmasını, iman etmesini bekler. Beklemekle kalmayıp zorlar, cehennem
vb. şeyler ile tehdit eder.
Bu
bilgilerden yola çıkarak; insansı Tanrı dediğimiz, semavi dinlerin tanrısını ve
özelliklerini ele alalım;
a) Sizi insan olmaktan çıkarır, kul yapar.
Tek tipleşmenizi sağlar ve birey olmanızı engeller. Bir dine inanıp takip
edenler birbirlerine benzeyen robotlara
benzerler. Aynı şekilde giyinir, konuşur, düşünür, ibadet ederler.
a.2)
İradeniz, “cüzi irade” gibi aşağılayıcı bir şekilde ele alınır. Siz, aslında
neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilecek akıl gücüne sahip değilsinizdir.
Doğayı da anlayamazsınız, bir işte neyin hikmetli olduğunu da. Bunu yalnızca
Allah bilir. O halde, Allah ile konuştuğunu iddia edenlere koşulsuz iman ederek
ancak kurtuluşa erebilirsiniz.
Sizin bir
insan olarak gelişim potansiyeliniz ya da değişen şartlara ayak uydurmanız
önemli değildir. Mars keşfedilse bile, tartışacak probleminiz Mars’ta kıble
diye ne tarafa dönüleceği olur. İşte bütün bunlara sebep, insan yaratımı
Tanrılardır.
b) İnsan yaratımı, insansı Tanrılar;
burunlarını her şeye sokar. Ağır bir tabir gibi gelmesin, öyle. İnsana ait
olan adalet, hak, hukuk kavramlarına el atar. Dünyayı adaletli bir şekilde
yaratmadığı, her topluma aynı anda kitap göndermediği halde; insanların suçları
ve günahları hakkında fikir sahibidir. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu o bilir.
Neye nasıl ceza verileceğini de bilen o’dur. Halbuki bütün bu meseleler,
insanlar arası ilişkiler bağlamında ele alınmalıdır. Bir hırsızlık, tecavüz,
yalan vakası; o kültürün bağlamında ele alınıp çözülmelidir. Öteki türlü her
şey, dediğimiz gibi tek tipleşmeye, insanın gelişim potansiyelini köreltmeye
yönelik olacaktır ve de kültürel renkliliği yok edecektir. (bkz, Araplaşma,
Batılılaşma)
c)
Öfkelidir, kızar bağırır çağırır. Ona inanmamız o kadar ama o kadar önemlidir
ki, en büyük suç onunla uğraşmamızdır. Sanki bizden bir şey saklar gibi,
kendisiyle uğraşmamızdan o kadar “korkar” ki, bizi cehennemde sonsuza dek
yakmakla korkutur. Korkmamızı umar. Günahların en büyüğü, O’na eş koşmaktır. O’nu
inkar etmektir. Sanki, bir ergen bu tanrı ve insanların ilgi odağı olmak
istiyor. Bir ergencesine kabul edilmek, bilinmek, popüler olmak istiyor. Bunlar
Tengrilik özellikler değildir, olamaz. Tengriyi inkar eden bir insanın
cehennemde sonsuza dek yanması için hiçbir
ama hiçbir sebep yoktur.
İnsan, dünyada yaşamayı kendisi seçmemiştir.
Seçmediği bir ömürde yapıp ettiklerinden dolayı Tengri huzurunda sorguya
çekilemez. Tengri ile bir sözleşme mi yaptı? Hayır. Böyle bir sözleşme asla
ispat edilmedi. O halde insanın sorumluluğu Tengriye değil, insanlığa ve hatta
bütün varlıklara karşıdır. O halde, dünya meseleleriyle ilgilenen tanrılar,
insan yaratımı hayali varlıklardır.
Ancak bir elektrik misali, insanın faydasına
olan ve yaşamın iyi oluş enerjisini sağlayan bir nevi “jeneratör” olan Tengri,
bizimle yalnızca iyi anlamda iletişim kurar. Tengri ile kurulan bağ ve dostluk,
bizlerin soyut dünya ihtiyacını giderir ve dünyaya daha iyi adapte olmamızı
sağlar. Tengriyi inkar etmek, hiçbir şekilde cezalandırılacak bir şey değildir,
Tengri’nin umrunda değildir bu. Ancak, insanın kişisel ihtiyaçları içinde
Tengri’ye gerek olmayabilir. Belki de o insanın “Tengrileşmesi” gerçekleşmiş
bile olabilir!
TENGRİYİ İNKAR ETMEK, ONU YANLIŞ
YORUMLAMAKTAN BİNLERCE KAT İYİDİR
Bir Tanrı
ile konuştuğunu iddia edenlerin koyduğu değişmez yasalar, değişen dünyanın
dengesini bozmaktadır. Bu çağda, halen o yasalar üzerinde diretmek ve insanları
da o şekilde yaşamaya zorlamak, bir zulümdür.
Ateist bir
kimse, en azından böyle bir zulme kalkışmaz, kalkışamaz. Ancak insanların soyut
varlıklara inanma ihtiyacını kötüye kullanıp “Toplanın, o varlıklardan bilgi
aldım!” diyerek, nice kötülükler yapmak mümkün olur! O halde, ateizm düşman
değilken, Tengri’yi yanlış tanıtanlar kötülük yapanların ta kendisidir.
Bugün,
insansı tanrıların öldüğünü neye dayanarak söylemekteyiz?
Dinsizlik
hızla artıyor. Her toplumda, semavi dinlerinden önceki inançlarını araştırma
aşkı baş gösterdi. Avrupalılar, eski paganist inançlarını araştırırken, Türkler
de Tengricilik öğretilerine yeniden merak saldılar.
Artık
insansı tanrıları savunmak için, son çırpınışlar devam ediyor. Hristiyanlık,
Protestan hareketlerle, dini reform edip yaşatma stratejisini İslam’dan daha
önce başlattı. Ancak Protestan akımlar, İslam’da da artık ön planda. İhsan
Eliaçık, Edip Yüksel gibi Türkiyeli; Reşat Halife vb.leri gibi Pakistan ya da
diğer Müslüman ülkelerden kişiler, dinin çökmekte olduğunu fark edip taze kan
aramaktalar. Hadislerle mücadele etmek oldukça yorucu olduğu için, tamamen göz
ardı edildi. Bu güzel bir hamle oldu.
Geriye,
Tanrı’nın sözü olduğu söylenen Kur’an kaldı. Bu kişiler, Kuranı kendilerince
yorumlayıp ayetleri eğip bükerek günümüz şartlarına uydurmaya çalışmaktalar.
Eğer bir
kitabı, en baştan “Allahın sözü” diye kabul ederek okursanız, o kitaptaki
hiçbir saçmalığı bariz şekilde göremezsiniz. Her bir cümlenin ardında bir anlam
ararsınız.
Yedinci
yüzyılda belirlenmiş olan değişmez yasaları ne kadar eğip bükseniz de, değişen
şu 21. Yüzyıl insanlığına kabul ettiremezsiniz ya da daha ne kadar kabul
ettirebilirsiniz? O halde, Kur’an Müslümanlarının yaptıkları bizler tarafından
yalnızca tebessümle karşılanmaktadır. Yedi
yaşındaki çocuk büyüdü, o minik ayakkabınızı, yirmi bir yaşındaki adama giydirmeniz, zor olacak; hem de çok!
İşte bu
yüzden, bütün insan yaratımı tanrılar günün birinden büyüyecek! O ayakkabıyı
zorla giyen, ayağına geçirmeye çalışanlar da çeşitli hastalıklara kalıyorlar,
kalacaklar…
yine isimsiz bir kahramanımızın ben inanmıyorum, ben inanmıyorsam herşey saçmadır tezinden çıkıp bütün dinleri özellikle islamı eleştirip bakın saçmalık bunlar, geri kalmış diyerek dini aşağılama peşinde, kanıtlar belli ayetler üzerine kurulu bunlar saçma bunlar imkansız diyerek eleştiriler havada uçuşuyor, ve bunlara cevap verdiğinde hayır o öyle diyerek kabul etmeme, iman etmeyi beden ve ruh satma olarak görüp tengriciliği ve şamanizmi özgür düşünce kabul etmek mantığı zorlaya bir karşılaştırma olmuş,
YanıtlaSilher din çıkıp yayıldığı bölgenin adet göreneklerini içine alıp yaşatır, mevlid okumak okutmak, 7 si, 40'ı ve senesi gibi mevlid okutmak arap geleneği değildir, osmanlı zamanında başlayıp günümüze gelen bir adeti dini gereklilik yaptık,
bunun dışında mevlana islamda semazenlik yoktur, o bu ibadeti islamla özleştirmiştir, yani ilk halinden başka değişimlerde yaşıyor, yaşayacaktır, kural kaidelerin kesin değişmez olanlarla esneyebilenleri bellidir, ama her zaman şunu söylerim insan akıllı bir varlıktır, kendine en uygun inancı seçmekte hürdür,
islam da zorlama yoktur, bir kişiyi zorla islama girmesini teşvik etmek günahtır.
selametle.
Yazıklar Olsun Tengri Hiçbir Zaman Ne Bir Enerji Nede Bir Antromorfik Bir Tanrıydı O Göğün Yüce Tiniydi Dinsizlik Gök Tanrı İnancını Durduramayacak. Ayrıca Kuranda (İnanmıyorum) Kutup Yazmasına Gerek Yok İncil'dede İrlanda OrmanlarıYazmıyor. Ayrıca Eğer Sen Tanrı'nın Neden İnsanları Müslüman Olmak İstemediğin Halde Seni Böyle Yarattığını Sorguluyorsan Sen Gök Tanrı'ya İnanmamış Oluyorsun. Komik Olmayın Gök Tanrı İnancı Hiçbir Zaman Deizm Olmamıştır Tanrı Kendisi Kozmik Meselelerle İlgilidir. Yağmur Olaylarını Düzenlemesi İçin Vb... Hanlar Görevlendirmiştir. (Biz Diğer İlahi Varlıklara Han Deriz Tanrı Yada Tanrıça Demeyiz) Bulutlardaki Atom Parçacıkların Yağmura Dönüşmesine O İzin Verir. Şöyle Bir Sonuç Çıkıyor En Küçük Madde Nasıl Aktifleşiyor? Onu Aktifleştiren İşte İlahi Güç Ama Biz Bir Ruh Olduğumuz İçin Bu Vücudu Kontrol Edebiliyoruz (Buna Hayvanlar,Varlıklar Dahil) Ruhu Olmayanın İse Sadece İlahi Varlıklar Yönlendirir. Ateistlere Bir Soru Olarak Neden Sadece Güneş Sisteminin İçinde Sadece Dünyada Hayat Var? Neden Diğer Yerlerde Yeşillikler Çıkmadı (Bulutlar Var Ama Hayat Yok)? Eğer Mikroplar Evrimleşip Sperm Olup Sonra Vb... İnsan Olduysa'ki Oksijen Almayan Mikroorganizma Canlılarıda Var Peki Neden Diğer Gezegenlerde Evrimleşip Bir Canlıya Dönüşmedi? O Zaman Mikroplar Heryerde Ordada Olması Gerekiyordu Neden Mikroplar Sadece Bu Gezegende Var Oldu Ve Evrimleşti? O Zaman Bunu Yapan Bir Yada Daha Fazla Ne Olduğu Bilinmez Kozmik Güçlerin Var Olduğu Mantığı Çıkar.
YanıtlaSil