Yedi Balıq - İlkeler

YEDİ BALIQ

Tengri için adlandırmalar yapılır. Kişinin özünde bulunan, kendi kendini iyileştirme ve geliştirme görevini yerine getirmeyi sağlayan güce: Han Tengri denir.
Yedi Balıq (Şehir) ile Kurulan Ülke’de Sevgi ve Uyum olur.
1) Kişinin özgürlüğü
2) Kişinin özüyle özü dışındaki her şeye sorumluluğu
3) Doğatutar Eşitlik İlkesi
4) Bilimtutarlık ile Gelişime Açıklık
5) Uçlardan Kaçınmak
6) Özde Birlik
7) Paylaşımcılık

            Maddi dünya, manevi dünyayla birliktedir. İkisi birbirini şekillendirir. Yedi Balıq der ki; içimden gelen yol yordam neyse, benim için değerlidir ve doğru olma ihtimali diğer yollara göre üstündür.
            Bulunduğun an’ı yaşamak, gerçeklikle bağı kopartmayan hayaller kurmak, içsel gücü boş yerlere sarf etmemek, özde bir; ahlaklı ve erdemli olmak.
            İşte bütün bunlar, Yedi Balıq yol işaretleriyle ulaşılacak hedefin parçalarıdır. Sürü hareketlerinden ziyade, kişinin kendi yaşam serüveni ön plandadır. Amaç, sizin başlamış olduğunuz yaşam serüvenini en güzel şekilde tamamlamanız, hayatınızı onurlu şekilde geçirip yüreğinizin saflığına gölge düşürmemeye çalışmanızdır.
            İnsan, varlık âleminin en üstün canlısı olmayabilir; ancak insanın elinde özünü düzenleme, geliştirme ve değiştirme gücü vardır. Bu güç, Tengriseldir ve kıymeti iyi bilinmelidir. İşte yedi balıq, Tengricilik’in temeli olan değişim ve gelişimi esas alır. Unutmayın, dogmatik olmayan bir yoldasınız. Bu yolda yalnız gibi görünebilirsiniz; kendinizi böyle hissetmenizin sebebi gerçekten yalnız olmanız değil; özgün ve özgür olmanızdır! Bir papaza, imama, kitaba ya da taş binalara ihtiyacınızın olmadığını fark edin! Büyük güç ile irtibata geçin! Bunun için yapmanız gereken tek şey, kendinizi rahatsız hissetmeyeceğiniz bir yerde düşünceye dalmaktır. Bir dağ tepesinde, ormanın ortasında, evin damında ya da sessiz bir odada…

            Kişi özgürdür, çünkü Tengri’nin bir parçasıdır. Bütün varlıklar gibi Tengri’den olmadır ve dönüşü Tengriye olacaktır. Bu yüzden kişi bir kul ya da köle olamaz! Ana-baba, peygamberler, liderler hatta Tengri’ye bile kul olamaz, olmamalıdır. Kul olmak ağır bir baskıdır insanın üstünde. Kul olanlar, özgürce düşünemez. Gelişemez, değişemez; bilim üretemez! Bu yüzden kul olmak değil özgür bir birey olmak gerek.

            Kişi, sorumludur. Her kişi bir dünyadır. Ancak dünyanın güneş sisteminde olduğu gibi, kişinin de bir toplum sistemi vardır. Toplum, illa ki insanlardan oluşmak durumunda değildir. Burada kastedilen; bütün canlı ve cansız varlıklarla oluşturduğumuz ortak topluluktur. Kişi, başka canlıların dünyasına tecavüz edemez. Her varlığın Tengrilik onuruna saygı göstermek durumundadır. Akarsuya, göllere, toprak anaya, kedilere, papatyaya ve her şeye karşı sorumluluk vardır! Etrafınızda gelişen haksızlık ve hukuksuzluktan siz sorumlusunuz. Bir kul gibi davranıp kolay olan yola, yani her şeyi Tengriye havale etme yoluna gidemezsiniz. Tengri, insanlar aleminin problemleri ve karmaşalarıyla sorumlu değildir. İnsanlar aleminin ve hatta canlılık aleminin sorumluları bizleriz. Ormanlara, kadınlara, dağlara; her şeye karşı sorumluyuz. Çalışmalıyız, gelişmeliyiz. Bütün bu varlıkların onuruna saygı duymalı, onları ihtiyacımız dışında rahatsız etmemeliyiz.

            Bilimtutarız, çünkü Tengricilik’in temeli değişim ve gelişime dayanır. Varlık, ezelden beri vardır. Hiç kimse “yokluk” hissini tatmamıştır, doğmadan öncesini hatırlamaz ve bilmez. Ancak biz biliyoruz ki o kişi, doğumdan önce de vardı. Geriye doğru gidecek olursak hep vardı. Sonuç olarak, varlığın başlangıcı diye bir şey yoktur. Ancak koparak çoğalma, bölünme, biçim değiştirme olabilir. İşte bütün bu gelişmeleri açıklamak için bilime sarılmak ve bilimsel çalışmaları teşvik etmek gerekmektedir. Eğer bilim, Tengricilik’in bu ilkeleriyle çelişkili şeyler ortaya koyarsa, Tengricilik buna da ayak uyduracak değişim potansiyeline her zaman için açık olacaktır. Bu da bizi, uçlardan kaçınmaya yani dogmatik ve saplantılı düşünmekten uzak kalmaya götürecektir.

            Özde birlik, kişinin içi ile dışının çelişmemesine denk düşer. Özde bir olmak, kişinin onurlu ve başı dik olması için en temel şartlardandır. Kişi, hissettiği gibi yaşamalı, konuşmalı, davranmalı ve düşünmelidir. Özbenliğine ters düşen durum ve davranışlara kendini zorlamamalıdır. Başkaları için değil kendisi için değişmelidir.

            Paylaşımcılık ise sevincin en temel ilkesidir. Elde olan fazla malın, sevginin paylaşılmasıdır. Toplumun eşitliğini kabullendiğimize göre, sosyoekonomik olarak eşitliğe katkıda bulunmak da her kişinin görevidir. Bu demek değildir ki, çok çalışıp güzel evlerde oturanlar, tembellik edip kötü bir hayata kendini mahkûm edenlere karşılıksız iyilikte bulunsun. En azından temel insani ihtiyaçların karşılanması konusunda herkesin görevi bulunmaktadır. Bunun dışında her kim ki daha çok paylaşırsa, o kadar çok yaşam lezzetini tadacaktır.

İşte, özetle Yedi Balıq ilkeleri ve yolu budur.
“En büyük sorumluluğum kendime karşı olandır. Ve en büyük başarım, dünyanın en “ben”i olmaktır.”

Kam Karatelpek.

2 yorum:

  1. Salam,çox xahiş edərdim ki, yazılarınızı ingilis dilində də paylaşasınız. Mən Azərbaycanlı olduğum üçün tam anlaya bilmirəm. Və birdə tengrist olmaq üçün xüsusi ritual varmı? Zəhmət olmasa bu haqqda da yazarsınız. Uğurlar !

    YanıtlaSil
  2. Harika bilgiler çok beğendim saygılar. ...

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.