Tengrici Türkiye Nasıl Bir Ülke Olacak

Tengrici Türkiye Nasıl Bir Ülke Olacak

Tengrici Türkiye deyince akla gelen bu, fakat tam olarak ülkümüz bu değil!
Her din, inanç ve felsefe bulunduğu toplumun düşünce dünyasını, geçmiş yaşam tecrübesini ve kişiliğini bünyesinde barındırır. Bu anlamda her inanç aslında toplumda belirli bir işlevi yerine getirir. En temel işlevi sosyalleşmeyi sağlamak, insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemek ve hayata anlam katmaktır.

21. yüzyılda Tengrici inancın diriltilmesine çok kişi hayret etmekte; bu durumu yadırgamaktadır. Onlar, bizlerin Gök Tanrı inancını bir 'hortlak' misali dirilttiğimizi, Avrupa'daki şımarık pagan akımları gibi ciddiyetsiz olduğumuzu ve büyücülük ile ya da ırkçılıkla kafayı bozmuş bir grup marjinal olduğumuzu düşünüyorlar. Böyle düşünmekte özgürler. Fakat en azından "Tengrici Türkiye" hareketinin ülküsünü okumalarında fayda vardır. Bizler Tengricilik'i boşuna yaşamak ve geliştirmek gayretinde değiliz:

Hayal kuralım; Tengrici bir topluma sahip Türkiye nasıl olacak?

A) Kimlik bunalımını çözmüş bir Türkiye

Biz kimiz? Ülkemizin milletçe boğuştuğu bir sorudur bu. Özellikle Türkler arasında bir kimlik bunalımı, özgüvensizlik göze çarpar. Kimi çekik gözlülük avına başlar, kimisi kendisine Orta Asya'dan kimlik devşirmeye çalışır (olmadığı halde ben Kırgız'ım, Kazak'ım, Tatar'ım, Türkmen'im demek). Kimisi binlerce yıllık Anadolu tarihinin arkasına sığınır.

Kimisi Osmanlı ile kendisine bir kimlik inşa eder, kimisi de İslam temelli bir benlik algısına sahiptir. Toplumun bir kesimi için Türkler Avrupa'ya yönünü dönmelidir, bir kesimi için Kabe'ye. Batı ile Doğu arasında kafası karışık bir millet olarak kimlik bocalaması içerisinde kıvranıyoruz. Tengricilik'in farkı ve faydası da işte tam olarak bu noktada kendisini belli ediyor.

Tengri inancı; ne Batı kökenli ne de Semitik'tir. Tengri inancı; Türk atalarımızın yaşam tecrübesine dayanan bir dünya görüşüdür. Binlerce yıldır kültürel genetik kodlarımıza nakşedilmiştir. Hangi dine inanırsak inanalım Tengricilik hep bizimle olmuştur. Fakat biz, bu günlerde 'batıl' 'hurafe' yaftası ile kendi öz kültürümüzden, Tengri'den kopuyoruz. Bu kopuş eskiden sofu takımındaydı, ancak artık Yörükler bile eskisi gibi değil.

Bir kimlik karmaşası içindeyiz ve ülkemizin gittiği istikamete bakacak olursak, bu yolun sonunda kimlik bunalımımızı çözeceğiz. Ama bu çözüm sürecinden "Türk" olarak çıkmayacağımız kesindir. Görünen o ki, kimlik problemimizi Kur'an Kurslarının ve İmam Hatiplerin yetiştirdiği nesil çözecektir. Risale-i Nur ile yetişen nesil bize yeni bir kimlik tayin edecektir. İhtimal o ki bu kimlikte Türklüğün mührü oldukça cılız vurulacaktır veyahut hiç vurulmayacaktır.

İşte bu kimlik karmaşası bu şekilde aleyhimize çözülmesin; Türkiye Orta Doğu bataklığına saplanmasın diye bizler istikametimizi Altay'a çevirip kendi özümüze dönmeyi ülkü edindik. Eski Türk inancı, bize özgüven verecek, bizi eski ihtişamlı günlerimize kavuşturacaktır. Tengricilik'te kendimizi bulacağız. Üstelik Tengrici olduğumuz zaman, hiç kimse içimize din bahanesi ile sızamayacaktır. Kardeşimiz olmadığı halde, din boyunduruğu ile kimseye zoraki ağabeylik yapmak durumunda kalmayacağız!

B) Bilim ve Teknolojiyi Baltalayacak Dogmatizm Yok!

Toplumun, din adamları lehine var olan düzenini sürdürmek için bütün baskıcı dinler bilimsel gelişmeye ve teknolojiye şüpheyle yaklaşır. Bu şüphe sonucunda çoğu kez gelişimin önüne set çekilir, bilim ile uğraşan kişiler 'kafir' damgasını yiyerek çeşitli cezalara çarptırılırlar.

İslam'ın bilime engel olmadığını söyleyenimiz çoktur. Ancak pratikte böyle bir şeyi görmek mümkün değildir. Evvela bilimsel çalışma yapmak için aklı hür, vicdanı hür bir kişi olmak gereklidir. Labaratuarınıza girdiğiniz zaman, kapıda bütün inançlarınızı bırakmanız lazımdır. Bu gereği sadece İslam değil, hiçbir kurumsal din tam olarak beceremiyor. İşte bu yüzden bilim adamlarının önemli bir çoğunluğu zaten dindar değildir ve onların omuzlarında bilim bugün yükselmektedir.

Ancak Tengrici Türkiye'de, bilimin bambaşka bir anlamı olacaktır. Tek bir kitap ile yetindiğini söyleyen Müslüman yığının aksine, "Tengri kitap yazmaz, Tengri'nin kitabı doğadır" diyen Tengriciler doğa bilimlerine sıkı sıkı sarılacaktır. Doğa kavramının içine, kendimiz ve sosyal bağlamlarımız da girer. Sonuç itibariyle eğer biz Tengriciysek, Tengri'nin enerjisini anlamak istiyorsak bizim elimizde tek bir kitap var; o da doğa. Biz her türlü Toprak Ana'nın bağrında olacağız. Bizim doğada bilimsel çalışma yapmamızı engelleyecek hiçbir kural ve yasak yoktur.

Tengricilik, ibadethane-din adamı-kutsal kitap üçgeninde saplanmış bir dünya görüşü değildir. Zamanla değişen ve çağdaş yaşama ayak uydurabilen kültürel bir bakış açısıdır. Bilim ile uğraşmayı, Tengri'nin yolu olarak gören bir toplumda bilimsel yükseliş kaçınılmaz olmaz mı?

C) Doğa ve İnsan Uyumu

Unuttuk. Maddeye o kadar tapar hale geldik ki, ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi unuttuk. Bizler bu doğanın efendileri, hakimleri değil; bir parçasıyız. Atalarımız durgun suya ayağını sokmayı bile kötülük olarak sayarken; bizler bugün boğazımıza kadar dışkıda yüzmekteyiz.

Tengri inancına göre her canlının ve doğanın ruhu vardır. Bunun anlamı nedir? Bu bir enerji döngüsüdür ve bu döngüde biz insanlar da bulunmaktayız. Gereksiz yere kestiğimiz bir ağaç; huzurunu kaçırdığımız bir ruh (enerji) mutlak surette ya bizi ya da gelecek neslimizi kötü bir şekilde etkileyecektir.

İnsanlara, hayvanlara, bitkilere, suya, dağa, taşa yaklaşırken; onların birer ruh iyesi olduğunu bilmek bizlerin daha dikkatli davranmasını sağlayacaktır. 

Ağaç dikmenin en büyük ibadetlerden olduğu, suyu kirletmenin en affedilmez suçlardan biri olduğu Tengrici Türkiye'de, yasalar da bu töreye göre düzenlenir ve ülkede halkın desteğiyle doğal çevre korunur. Bu Tengri'nin yoludur.

D) Hür Düşünen Beyinler

Hem dünyaya ataları ve töresi ile anlam katan, hem bilimsel gelişmelere açık olan hem de sorgulamak konusunda özgür olan ve kendi kaderini kendisinin yazmasına yetki verilen insan; köleleşmiş insandan farklıdır.

Bütün her şeyi Allah'tan bekleyen, iyilik ve kötülüğün cezasını ahirette arayan, başına gelen her şeye boyun eğen ve bunu erdem zanneden bir topluluk sorumluluk duygusunu yitirmiştir. Bu toplulukta yetişen insan, iyiliği ve kötülüğü Allah'a havale eder; bu sayede adeta devekuşu gibi başını kuma sokarak dertlerden kurtulduğunu sanır.

Ancak bir Tengrici, hem kendi atalarından hem de kendi çocuklarından sorumlu olduğu gibi, topluma karşı da sorumluluk sahibidir. İyilik ve kötülüğün defterinin dünyada dürüleceğini bildiği için sağlam bir hukuk vardır Tengrici Türkiye'de. Hür düşünen beyinler, Tengri inancını eleştirmekte özgürdür ve bu sayede gelişim olacaktır. Türk insanı belki de gelecekte beklenen üst düzey insan topluluğuna evrimleşen ilk millet olacaktır.

6 yorum:

  1. Kimdir nedir bu Tengrici Türkiye hareketi?

    YanıtlaSil
  2. Bence İnstagram sayfası açmayı da düşünmelisiniz. Takip edilmesi birçok kişi için daha kolay olacaktır.

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazıydı, umarım insanlarımız kendi benliğine dönebilir.

    YanıtlaSil
  4. Tengri Biz Menen !

    YanıtlaSil
  5. sonuna kadar destekcinizim..bu amaç uğrunda vazgeçmeyeceğiz ve araplara asimile olmayacağız

    YanıtlaSil
  6. Laiklik ve deizm karışımı bir şey yapmışsınız.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.