Kayıp Hazine: Türkçe

Kayıp Hazine: Türkçe


Türkçe; şüphesiz ki bir hazinedir. Türk halklarının dünya insanlığına sunduğu; gerek sesletimi, gerek dil bilgisi, gerekse engin sözcük dağarcığıyla kıymet biçilemeyecek bir servettir.

Herder, "İnsanı insan yapan dildir" der; haliyle Türk'ü de Türk yapan Türkçedir demeliyiz.

Çünkü Türkçe, Türk'ün düşüncelerinin, kültürünün ve iç dünyasının vücut bulmuş halidir. Ki sadece Türkçe'ye bakarak, sözcüklerin kökenini biraz irdeleyerek oldukça kültürel bilgi elde ederiz.

Saha Yakut Türkleri hakkında izlediğim bir belgeselde, "Bu insanlar hiç küfür bilmiyorlar, çünkü dillerinde böyle sözler yok." diye bir cümle işittim.

Daha önce Kazaklar ile uzun vakit geçirmemiş olsaydım, şüphesiz şaşkınlıktan küçük dilimi yutar, utancımdan kat kat kızıl boyanırdım.

Çünkü bundan iki-üç yıl önce, Türkçedeki küfürlerin Kazakçadaki karşılığını öğrenmek için eblehçe bir laf açmıştım kardeşlere. Aslında iyi ki böyle aptalca bir şeyle uğraşmışım diyorum.

Kazak kardeşler kırmadı; ben sordum onlar cevapladı.

Dikkatimi anında çekti: Söyledikleri küfürlerin neredeyse tamamı 'Rusça' idi.

Yahu dedim siz hiç küfür bilmez misiniz?

Biz hiç küfürlü konuşmayız, dediler.

Aklıma Türkiye Türklerinin, yani bizim akla hayale sığmayacak küfür kombinasyonlarımız geldi birden. Bu engin küfür üretme yeteneğinin atalarımız olan Türklerden gelmediğini şıp diye anladım.

Küfürsüz konuşamayan Türkiye Türkleri de elbette bir 'düşünce'nin sesletimini yapıyorlar. Acınası bir ruh halinin dışa vurumundan başka bir şey değil bu.

* * *

Uzun söze gerek yok; Türkçe hazine dedik. Peki neden kayıp?

Yeterince arayanı-soranı yok, o yüzden kayıp,
Arayanlar da kör ve sağır, o yüzden kayıp,
Türkçe bize küsmüş, o yüzden kayıp,
Kayıp da kayıp.

Yıllarca bu dili Arap-Fars-Avrupa sopalarıyla evire çevire döversen Türkçe pılını pırtısını toplar; gider.

Ki gitmiş de.

Ben söyleyeyim, bu kayıp hazinenin saklı olduğu iki  yer tespit ettim:

1- Ücra Anadolu köyleri ve yaylaları,
2- Altaylar.


Bu ülke kamuoyu "Türkçe ile felsefe yapılmaz" saçmalığını en yüksek perdeden bile işitti.

Aslında bu iddiaya saçmalık demeden bir durup düşünmek gerek. Felsefeden kasıt İslam felsefesi ise amenna. İslam fikir ve düşüncesinin Arap diliyle işlenmesinden daha doğru bir şey olamaz herhalde.

Türkler felsefe yapmaz diyorlar;

Binlerce yıllık felsefemizi, dünya görüşümüzü, inancımızı ezip çiğneyip yok sayıp hurafe diye etiketledikten sonra; bir de karşımıza çıkıp "Türkler felsefe yapamaz, Türkçe'den felsefe dili olmaz" mı diyorsunuz?

Türk'ün felsefesi, Türk'ün dünya görüşü gün yüzüne çıkmadan Türkçe elbette hakkıyla anlaşılmayacak.

O yüzden İslam ve Batı etkisinden uzak Anadolu köyleri ile Tengrici Türk toplumları, saklı cennetimizdir.

Altay Türkçesine insan nasıl hayran kalmaz mesela?

Genetik yetenek anlamına gelen bir sözcük; sarkın.

Surgılcın; göze görünmeyen ışın bağları anlamına geliyormuş!

Sıkı durun;

Sulısın diye bir sözcük var ki anlamı: Gözle görünmeyen atom, noktacık.

Kürüm; negatif enerji. Bizim en iyi ihtimalle "olumsuz güç" diyeceğimiz şey.

Oy vermek fiilinden öte hakkında pek bilgimiz olmayan Türkçe sözcüğümüzdür "oy". Altay Türkçesinde, kaynağı akıl ötesi olan bilgi, marifet, hikmet anlamına geliyormuş!

Türkiye Türkçesinde "Ortalama ömür beklentisi" anlamını karşılayacak bir kavram bile var Altay'da: ençi çak.

Adalete çındık,
Güçlü iradeye çıdum
Ulusal efsane ve rivayetleri muhafaza eden ve anlatan bilge kişiye de Aylatkışçı diyor Tengrici Altay Türkleri!

Ve daha bir sürü hayranlık uyandıracak felsefi ve ruhani sözler, kavramlar var bu dilde.

Keşke biz de bu sözcüklerin engin anlamına vakıf olsak ve bu zenginlikle konuşup ortak ifadede buluşsak diyorum.

Ama bir Kazak atasözü geliyor aklıma "Dini başkanın dili başka".

U.R.S - 16-09-2016






















Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.