İnsan Sağma Tesisleri: Şehirler

İnsan Sağma Tesisleri: Şehirler


*Küçük bir bilgiyle başlayalım.*

TÜİK 2015 verilerine göre Konya; 740 bin 148 büyükbaş hayvan sayısıyla Türkiye 1.si oldu.

Ayrıca Konya'da, 2 milyon 117 bin 190 küçükbaş hayvan bulunmakta.

Büyük ve küçükbaş hayvan çiftliklerinde, tesislerinde bulunan yaklaşık 3 milyon otçul hayvanın Konya bozkırlarına salındığını hayal etmeniz istiyorum.

Ne kadarı hayatta kalabilirdi acaba?

Dilleri olsa söyleyecekler; hiç istemedikleri şartlarda, birlikte yaşamayı seçmedikleri ineklerle beraber, sütleri sağılması ve etleri yenilmesi pahasına topluca yaşamaktalar.

Ama bu tesisler, onların Konya şartlarında bulamayacakları yiyecekleri sunuyor; soğuktan, vahşi doğa şartlarından koruyor inekleri.

Evet, inekleri oralara hapseden bariz bir şekilde biz insanlarız. Onları birlikte yaşamaya mecbur kılıyoruz. Aynı kendimizi milyonluk şehirlere hapsetmekte olduğumuz gibi.

***
Şehirler... Büyükşehirler.

Nüfusları en aşağı on binlerle ama genellikle milyon küsurlarla birlikte zikredilen devasa yaşam alanları.

'Sosyal bir varlık olarak insan... diğer insanlara ihtiyaç duyar.' Bu basmakalıp bilgiyi hepimizi çok iyi biliriz, bilmiyorsak da bebekliğimizi, çocukluğumuzu hatırlamak yeterlidir.

Çoğu hayvanın aksine, bizim yetişkin olmamız uzun, upuzun yıllar alır. Daha doğduğumuzda annemize ölümüne muhtacızdır. Evet, anne rolündeki insan olmazsa ölürüz. Yani daha oyunun başında, başka bir insana muhtacızdır.

***

Kabul, başka insanlara muhtacız da; milyonlarcasına mı? Binlerce insan ile aynı ortamda, aynı yaşam alanında bulunmak bizi gerçekte nasıl etkiliyor?

Memnun muyuz?

***

Şehirler, insanlara inanılmaz çeşitlikte imkan sunar. O denli renkli ve türlü türlüdür ki bu imkanlar, bir köylünün hayal bile edemeyeceği kadar çoktur.

Benim gibi büyük şehir insanıysanız, elbette şunu yaşamışsınızdır:

Bir kafeye veya restorana girdiğiniz zaman önünüze genellikle bir menü gelir.

Kitap gibidir bazı menüler, sayfalarda dolaşırsın. Hele daha önce girmediğin bir mekansa, hangi içeceğin daha iyi olduğunu; hangi yiyeceğin verdiğin paraya değeceğini kestiremezsin.

O kadar çok çeşit vardır ki; kafan karışmıştır. Kararsızlık yaşarsın.

Yanında daha deneyimli birileri varsa, önce onlardan medet umarsın: "Ne yesek?" Yoksa da, garsonun gözünün içine yardım isteyen gözlerle bakarsın. "Ne yesem?"

Bir kebapçıya girdiğinizde bu stresi ve kararsızlığı yaşar mısınız? Büyük ihtimalle hayır; ya kebap yersin ya ciğer. Ya dürüm olur ya servis.

Seçenek sayısı azaldıkça stresimiz ve yaşadığımız kararsızlık da azalır.

Seçenek sayısı arttıkça stresimiz ve yaşadığımız kararsızlık da artar.

***

Ve insan sağma tesisleridir şehirler.

Mesela köyde aç kalmazsın kolay kolay. Üretim adamısındır. Tüketimin belirlidir.

Köyde yaşamak için üretime; şehirde yaşamak için paraya ihtiyacın vardır.

Köyde ne ekersen onu biçersin; şehirde ise, köylülerin ekip biçtiğini market raflarından satın alırsın. Parayla.

Şehirde yaşaman için para gereklidir ama, para alın teriyle kazanılıyor olsa benim fırın işçisi babam milyarder olurdu. 

Sunduğu şaşalı imkanlarla bizi cezbediyor önce şehir; ardından bu lükse ulaşmak için de bizden çok para talep etmekte.

Düşünsenize; öğrenci kardeşimiz bir ay inşaatta çalışıyor ve ay sonunda aldığı maaş ile bir üst model akıllı telefon alıyor.

Bir aylık alın teri, kas gücü, zaman vs. her şey; küçücük bir makine için harcandı.

Harcandı çok şey 
ve biz 'sağıldık'.

14-12-2016

U.R.S.








Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.